Dünya Kamuoyunda Ermeni Meselesi
Diaspora Meselesi
Ermeni sorununu ele almadan önce Diaspora kavramının ne olduğu ve Ermeni Diasporasının ne anlama geldiğini açıklamamız gerekir. Özellikle Ermeni Diasporasının, Ermeni sorununu nasıl ve ne gibi süreçler içerisinde etkilediği önemli bir durumu teşkil etmektedir. Ne kadar bir ermeni devleti olsa bile Ermeni Diasporası kadar, sesini dünyaya duyurma gücüne ulaşamadığı için bunun daha çok farklı ülkelerde yaşayan özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan Ermenilerin dile getirdiği ve soykırım olarak yaydığı gerçeği söz konusu olmuştur.
Diaspora: Diaspora, herhangi bir ulusun yurdundan, sömürü, işgal, işkence nedenlerinden dolayı ayrılarak veya ekonomik nedenlerden bağlantılı olarak ayrılmak zorunda kalarak; yabancı topraklara yerleşmesidir. Ermeni Diasporası: Ermenistan, Türkiye ve İran dışında yaşayan Ermenilere verilen genel ad. Ermenistan dışında 3-4 milyon kadar Ermeni’nin yaşadığı iddia edilmektedir. Ancak sağlıklı istatistikler yoktur. Ermenilerin en yoğun olduğu ülkeler Rusya, ABD ve Fransa'dır. Sayı olarak Ermenilerin ABD’de 400.000, Fransa’da 500.000, Rusya’da 2.225.000 İran’da 500.00, Suriye’de 320.000, Türkiye’de 40.000-70.000, Lübnan’da 300.000, Arjantin’de 130.000 Ermeni olduğu söylenmektedir.
Ermeni
Diasporasının Bazı Özellikleri
1. Geniş bir coğrafyaya
dağılmıştır.
2. Farklı görüşler
etrafında bir oluşum vardır. Bunlar 19. yüzyıldaki siyasi görüşlere dayanır.
- Hınçak= sosyal demokrat eğilimli
- Taşnak= muhafazakâr milliyetçi eğilimli
- Ramgavar= liberal demokrat eğilimli
3. Bir rekabet
mücadelesi vardır.
4. Soykırım etrafında
bir bütünlük oluşturmuşlardır.
5. soykırım,
diasporadaki Ermenileri diğer kültürlere karşı korumada bir kalkan görevi
sağlamıştır.
Diaspora Ekseninden Ermeni Sorunu[2]
Ermeni Diasporasının, farklı ülkelerde yaşayan, vatanlarından kopuk Ermeniler için kullanılan bir ifade olduğu ve bu Ermenilerin geniş bir coğrafyaya dağıldığı görünmektedir. Ermeni Diasporası, iddia edilen ermeni soykırımını ele alma ve bunun bir soykırım içerisinde dünyaya yayma durumuna geçmesi 1960’lardan sonra olmuştur. ‘’1960'lı yıllarda sesini duyurmaya başlayan Ermeni Diasporası, 1915 olaylarının 50. yıl dönümünde farklı bir imaja bürünmüş ve 'soykırım' talebi ile gündeme gelmiştir. Ancak o dönemlerde soğuk savaş uluslararası alanda daha fazla gündemdeydi ve bu talepler çok fazla ses getirmedi. Türkiye'nin NATO‘ya girmesinin ardından, diaspora Rusya ile daha da yakınlaştı. Sonraki yıllarda ise, devletler bazında 1915 olaylarının bir soykırım olduğuna yönelik tasarıların geçirilmesi için diaspora çalışmalarını sürdürmüştür. 1915 olaylarının 50. yıldönümü olan 1965’de dünyanın çeşitli bölgelerindeki Ermeni örgütleri gerçekleştirdikleri Türkiye karşıtı eylemlerle hem kendi seslerini dünyaya duyurdular hem de yarattıkları heyecanla kendi kimliklerinin güçlenmesini sağladılar dolayısıyla Diaspora Ermenileri için 1915 olayları seçilmiş travma haline gelerek, kimliksel sürekliliğin en önemli referansı olmuştur. Başka bir deyişle kuşaktan kuşağa aktarılan travmanın yaşatılması ve hatırlanması görevi zamanla ideolojik bir yapıya bürünerek kimliğini oluşturmuştur’’ baktığımızda ermeni diasporasının ayakta kalmasını sağlayan şeyin ermeni soykırımının dile getirilmesi ve farklı ülkelerde ve farklı görüşlerde olan Ermenilerin bir aidiyette sahip olmasın sağlayan ve ermeni kimliğini oluşturan temel olayın Ermeni soykırımı iddiaları olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumla beraber güçlenen Ermeni milliyetçiliği dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenilerin seslerini duyurmalarına ortam hazırlamıştı. Ermenistan’daki Ermeniler Türkiye’den olan siyasal taleplerini ve soykırım iddialarını ortaya dökmüşlerdir.
Diaspora Ekseninde Ortaya Çıkan Örgüt(Asala)
1965 yılına kadar nerdeyse Türkiye’nin gündemine ermeni sorunu gelmemiş, Türkiye’de yetişen yeni kuşaklar bu sorunun varlığından habersiz büyümüşlerdir. 1965 yılına kadar söz konusu sorunun konuşulmamasının nedenlerinden biri Ermeni Diasporasının örgütsüz yapısıdır. Ermeni sorununu yaşadıkları ülkelerin gündemine sokacak kadar ekonomik ve siyasal güç elde edememişlerdir. 1970’li yıllardan sonra dünya kamuoyuna sesini duyurmaya çalışan Ermeni Diasporası yeni stratejiler belirleyerek Asala (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia) terör teşkilatıyla sahneye çıkmıştır.
Asala Terör Örgütü
Asala veya tam adı ile Ermenistan'ın Kurtuluşu
için Ermeni Gizli Ordusu, 1975 ve 1985 yılları arasında, Türkiye dâhil 16
farklı ülkede Türk ve diğer sivil, mülki ve diplomatik hedeflere karşı
eylemlerde bulunmuş solcu ve aşırı milliyetçi silahlı örgüt. 1973-1984
yılları arasında 42 Türk
diplomatını şehit eden terör örgütü asala (Armenian Secret
Army for the Liberation of Armenia) da diasporanın özellikle finansman
bakımından desteklediği ifade edilen bir yapıdır.
En önemli Ermeni terör örgütlerinden birisi olan
Asala; örgütün kuruluşuna destek olanların başında, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı
sonrasında Türkiye’ye yönelik bütün eylemlere destek olan Yunanistan gizli
servisi geliyordu. Örgütün lideri Agop Agopyan,
ikinci adamı ise cinayetlere bizzat katılan Agop Tarakçıyan idi. Örgüt Lübnan’da
üslenmiş ve çeşitli alt komiteler oluşturmuştur. Örgüt ilk olarak 20 Ocak 1975
tarihinde Sovyet karşıtı bir batı hedefi olarak belirlenen Beyrut’taki Dünya
Kiliseler Konseyi bürosuna düzenlediği bombalı saldırı ile adını duyurdu. Bir süre
Lübnan’da üstelenen Filistinli örgütlerle iç içe yaşayan Asala 1979 yılında
Paris’te toplanan Ermeni Konferansına katılarak batı ülkelerine açılma yoluna
gitti. Örgütün yurt dışın ve
Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu eylem sayısı 34 olarak görülmektedir.
Bunların çoğunun Türk diplomatlara yapıldığı görünmekle birlikte; çoğunun yurt
dışın da gerçekleştirilmesi durumuna bağlı olarak ermeni meselesinin ve buna
bağlı olarak örgütün desteklendiği izlenimini vermektedir. Fransa, Asala
saldırılarından dolayı en fazla tepkiyi üzerinde toplayan devlet olmuştur. 10
ayrı olayın Fransa’da meydana gelmesi, Fransa’nın teröre karşı hoşgörülü bir
yaklaşım içinde olduğu algısını Türkiye’de güçlendirmiş, Asala yöneticilerinin
Fransa’da ikamet ettiği, Ermeni militanların eylem yapmak için Avrupa’ya Fransa
üzerinde giriş yaptıkları yönündeki haberler sonucunda; Türk kamuoyu Asala
eylemlerinde öncelikle Fransa’nın ihmali, hatta teşviki olduğunu düşünmeye
başlamıştır. Bazı yayın organların olayın sadece Ermeni değil, Fransız terörü
olarak da değerlendirilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir. 1985 ve sonrasın
da ermeni soykırımına bağlı olarak şiddet eksenli bir durumdan çıkılarak daha
çok siyasi bir süreç içerisinde faaliyet yürütmeye çalıştıkları görülmektedir.
Bu siyası faaliyetlerin yürütüldüğü yerler; Avrupa Birliği, Avrupa
Parlamentosu, milletler arası cemiyetler, gibi uluslararası çapta söz sahibi
olan yerlere girerek sürecin buralarda, gündem de kalmasını sağlamışlardır.[3]
Örgütün Temel Amacı
1915 yılında gerçekleştiği iddia edilen soykırımın Türkiye tarafından kabulünü sağlamak, Türkiye’yi bu sözde soykırım nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak, Türkiye’nin işgal ettiğini iddia ettikleri doğu ve güneydoğu Anadolu’daki toprakların sözde yasal sahiplerine yani Ermenilere iadesini gerçekleştirmekti. Terör örgütü buna bağlı olarak; bu topraklar üzerinde müstakil bir ermeni devleti kurmayı ve bu toprakları Ermenistan cumhuriyetine bağlı bir cumhuriyet haline getirmeyi amaçlıyor.
Ermeni Terör Örgütü Asala’nın
Terör Eylemleri[4]
·
22 Ekim 1975 tarihinde
(Fransa) Türkiye’nin Paris büyükelçisi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener
büyükelçilik yakınlarında pusuya düşürülerek öldürüldü.
·
22 Ekim 1975 (Avusturya)
Türkiye’nin viyana büyükelçisi Daniş Tunalıgil 3 saldırgan tarafından makamında
katledildi.
·
22 Aralık 1979 (Fransa)
Türkiye’nin Paris turizm müşaviri Yılmaz Çolpan bir saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı
“ermeni soykırımı adalet komandoları” adlı örgüt militanları üstlendi.
·
31 Temmuz 1980
(Yunanistan) Türkiye’nin Atina büyükelçisi idari ataşesi galip Özmen ile 14
yaşındaki kızı Neslihan Özmen, bir silahlı saldırıya kurban gitti. Galip
Özmen’in eşi sevil Özmen ve oğulları Kaan Özmen olaydan yaralı olarak
kurtuldular. Saldırıyı aynı şekilde ermeni asala örgütü üstlendi.
·
17 Aralık 1980
(Avustralya) Sidney, Türkiye‘nin Avustralya başkonsolosu Şarık Arıyak ile
koruma görevlisi Engin Sevet Asala tarafından katledildi.
·
26 Eylül 1980 (Fransa)
Türkiye’nin Paris büyükelçiliği basın danışmanı Selçuk Bakkalbaşı, uğradığı
silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
·
24 Eylül (Fransa)
Türkiye’nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği’nin bulunduğu binayı
işgal eden 4 örgüt üyesi, 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Teröristler,
kendilerine müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisi Cemal Özen’i öldürdüler. Başkonsolos
Kaya İnal’ı yaraladılar. Olayı asala üstlendi. Saldırıyı gerçekleştiren militan
4 saldırgan Vasken Sakosesliyan, Kevork Abraham Gözliyan, Aram Avedis Basmacyan
ve Agop Abraham Turfanyan 31 Ocak 1984’te Fransa’da 7’şer sene hapis cezasına
çarptırıldı. Mahkemenin sonucu Türkiye’de tepkiyle karşılandı.
·
28 Ocak 1982 (ABD)
Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü. Arıkan’ın katili
Taşnak Militanı Hampig Sasunyan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
·
16 Haziran 1983
(Türkiye) İstanbul Kapalıçarşı’da bir terörist tarafından halkın üzerine ateş
açıldı. Olayda 2 kişi hayatını kaybetti ve 21 kişide yaralandı. Saldırgan olay
yerinde öldürüldü.
·
15 Temmuz 1983 (Fransa)
THY’nin Paris Orly Havalimanı’ndaki bürosu önünde bomba patlatıldı. Olayda,
2’si Türk, 4’ü Fransız, 1’i Amerikalı, 1’ide İsveçli olmak üzere 8 kişi öldü.
28’i Türk, 56 kişi de yaralandı. Bu olay tarihe “Orly katliamı” olarak kazındı.
·
7 Ağustos 1982 (Türkiye)
2 asala örgüt üyesi Ankara Esenboğa havalimanında düzenlediği silahlı baskında
8 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Bu eylem Asala’nın Türkiye’deki ilk eylemi oldu.( Asala tarihinde ilk kez 7 ağustos 1982’de
Filistin terör örgütlerinin destek ve yardımı ile eylem yaparak Ankara
Esenboğa hava limanına baskın düzenlemiştir. Bekleme salonundaki
yolcuların üzerine bomba atmışlar ve otomatik silahlarla taramışlardır. Bilanço
maalesef ağırdır: 9 ölü 72 yaralı. 1982 sonrasında Asala ile FKÖ ilişkisi
kopmuş, ancak Ebu Nidal ve George Habbas’ın radikal grupları ile Şam’ın
gölgesinde eylemler sürdürülmüştür).
Ermeni Soykırımını Tanıyan Ülkeler ve Tutumları
Ermeni sorunun ilk Ayastefanos antlaşmasında Rusya tarafından ortaya çıktı, ama diğer Avrupa ülkelerinin kabul etmemesi nedeniyle, geçersiz sayılmıştır. Ayastefanos Antlaşması’yla hayal kırıklığı yaşayan Ermeniler, bu defa Almanya’da mevcut siyasi ve diplomatik açmazı çözümlemek amacıyla toplanacak Berlin Kongresi’ne bel bağladılar. Ermeniler kongre arifesinde boş durmadılar, aktif bir kampanya ve propaganda süreci başlatarak özerk, hatta şartlar elverirse bağımsız bir Ermenistan’ın temellerini inşa etmek noktasında adeta seferber oldular
Berlin Antlaşması’nın Ermenilerle ilgili maddesi
şöyledir[5];
‘’Bâbıâli Ermenilerle meskûn vilayetlerde mahalli ihtiyaçların icap ettirdiği ıslahatı geciktirmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı emniyet ve asayişlerini sağlamayı taahhüt eder. Bu konuda alınacak tedbirleri ara sıra antlaşmayı imzalayan devletlere tebliğ edeceğinden bu devletler sözü edilen tedbirlerin yerine getirilmesine nezaret edeceklerdir.’’
Berlin Antlaşması’nda yer alan ve yukarıda metni verilen 61. maddenin amir hükümleri, sonrasında dünya siyasetine yön veren büyük devletlerin himaye ve müdahaleleriyle ermeni meselesi uluslararası diplomatik bir sorun haline geldi.
Ermeni Sorununu Sürekli Bir Tehdit Olarak Kullanan Ülkeler
1.Rusya
Sovyetler Birliği Türkiye’yi NATO’dan ayırmak için hassas bir politika izlemeyi tercih etmişti. Bunun en önemli örneği Türkiye’ye karşı ermeni sorununa olan yaklaşımı bundan kaynaklanmaktadır. Türkiye’yi güçsüz bırakmak ve Rusya’nın kendi gücünü diğerlerine kabul ettirmekle birlikte, Rusya’nın sıcak denizlere inme hayali içerisinde olmasından dolayı sürekli ermeni soykırımını dile getirmiş ve tanımıştır. Uluslararası çapta Ayastefanos Antlaşmasıyla ilk taşıyan ülke de Rusya olmuştur. Rusya Ermeni halkına derin sempatisini ifade eder ve 24 Nisanı Soykırım olarak kurbanlarını anma günü olarak tanır.
2.Fransa
Fransa ABD’den sonra 350.000 nüfusu ve %30’luk çalışma alanıyla diaspora Ermenilerinin en çok olduğu yerdir(11).Fransa’da bulunan ermeni diasporası uzun yıllardan beri politikada ağırlığını etkin bir şekilde hissettirmiş ve 18 Ocak 2001 de Fransa’ya 1915’te Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını resmen kabul ettirmiştir. Fransa, diaspora propagandalarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) düşünce ve vicdan özgürlüğü hükümlerine aykırı olmasına rağmen meclise sosyalistlerin önerisiyle, soykırım olmadığını yazan ve ifade edenler için 5 yıllık hapis ve 45 bin Euro para cezası yasasını sokabilmişlerdir. Kanunlaşamayan bu teklifin meclise gelmesi bile kopuntu Ermenileri için çok büyük bir imaj tazeliği olmuştur. Özellikle, 1.Dünya Savaşı’nda Fransız ordusunda görev alan ermeni lejyonerlerine karşı bugün vefa borcunu ödeyen Fransa, her geçen gün Ermenilerin lehine yeni kararlar almaya devam etmektedir.
3.Yunanistan
Yunanistan da ermeni konusunda negatif bir tutum izlemektedir. Yakın tarihte yaşanan olaylara bakıldığı zaman, bu tutumun pek de şaşırtıcı olmadığı anlaşılmaktadır, çünkü Yunanlılar Türkleri aynı zamanda Pontus soykırımı yapmakla da suçlamaktadırlar. Kısaca Yunanistan Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra, Pontus meselesini tekrar Türkiye’nin önüne getirmiş ve Türkiye’nin birinci dünya savaşı sırasında (Osmanlı Devleti zamanında) Rumlara soykırım uyguladığı “iddiasını” dünyaya yaymaya çalışmıştır ve bu çabaları bugün de devam etmektedir. Ermenilere yapıldığı iddia edilen ‘soykırımı’, günümüzdeki “Kürt Sorunu” ile paralellikler kurularak Türkiye’nin tanıması ve bunun için tazminat ödemesi talep edilmekte ve Türkiye’nin Pontus sözde soykırımını tanımadığı sürece AB’ye kabul edilmemesi için uluslararası platformlarda propaganda yapılmakta ve sergiler düzenlenmektedir. Yunanistan 1981’de üye olduktan sonra, Avrupa birliği politikalarında söz sahibi olmaya başlamıştır. Bu konulardan en önemlisi, Pontus meselesini de ilgilendirdiği için, ermeni sorunudur. Pontus meselesine paralel olan sözde soykırım tartışmalarının Yunanistan meclisinde ele alınması sonucu, 25 Nisan 1996 tarihinde 24 Nisan tarihini Ermeni ‘Soykırımını’ anma günü olarak belirlenmiştir.
4.ABD
ABD diğer ülkedeki Diaspora Ermenilerinin de başını temsil etmektedir. ABD’de çeşitli eyaletlerde çıkan 21 günlük ve haftalık gazete,17 adet ermeni faaliyetleri raporu,188 adet bülten,25 radyo,10 TV programlarıyla Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturma gayreti içerisindedir. Türkiye’ye yönelik ABD yardımlarının engellenmesi, Türkiye’ye ABD’nin silah satışının önlenmesi, Azerbaycan’a ABD yardımı yapılmasının önlenmesi ve Ermenistan’ın her alanda ABD tarafından desteklenmesi ABD’deki ermeni lobisinin ana amaçlarındandır. ABD’nin 41 eyaletinde Türkiye’nin Ermenilere soykırım yaptığını kabul ettiren diaspora faaliyetleri çok büyük yankı getirmelerine rağmen ABD Senatosu ve temsilciler meclisinden soykırım kararı çıkmadı. ABD Senatosu ise Türkiye ile ilişkilerine zarar vermemek için soykırım iddialarını kabul etmemektedir.
5.İran
İran’ın Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmasının iki ana nedeni vardır. Bunlardan birincisi, İran’daki Türk nüfusudur. Bağımsız kaynaklara göre, İran nüfusunun %45’i Azerilerden diğer %5’ü ise farklı Türkmen boylarından oluşmaktadır. Dolayısıyla, ilerleyen zamanlarda Azerbaycan’ın İran’daki Türklerle turan fikriyatı altında muhtemel birleşme isteği İran’ın geleceği için tehdit oluşturduğu korkusudur. İkinci konu ise, İran’ın Ermenistan vesilesiyle batı dünyasının baskısından kurtulma çabalarıdır. Bu noktada İran, Yahudi Lobisi’ne karşı Ermeni Diasporasını kullanma çabası içerisindedir. Böylelikle kendi elinin uzanamayacağı yerleri ermeni Lobisi sayesinde ulaşmak istemektedir.
Türkiye Ermeni Sorununu Tanırsa Ne Olur?
1915'te ermeni tehciri sırasında yaşanan olaylar, bugün Türkiye, Ermenistan ve dünyaya yayılmış Ermeni Diasporası ekseninde en çok tartışılan konulardan. Bir soykırım olsun ya da olmasın, yaşanan acı olaylar adına bazılarına göre 'en azından bir özür dilemek' gerekiyor. Ancak bu ne anlama gelir? Üst kademelerden gelecek bir özür, masum bir özür olarak da ele alınabilir ancak farklı bir süreci başlatır. Türkiye'nin devlet olarak soykırımı tanıdığını ifade eder ve ardından resmi olarak da sorumluluk kabul edilirse, bu konuda dünyanın en objektif kurumu olan uluslararası adalet Divanı'nda (UAD) yargılama başlar.
Kaynakça
https://www.google.com/search?q=ermeni+diasporas%C4%B1&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwj6ja2S9PzgAhUwx4UKHd5JBNwQ_AUIDigB&biw=1350&bih=640#imgrc=kBOsfQTusAWJhM: 12.03.2019/ 18:33
http://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/diaspora-ve-ermenistan-iliskileri/ 12.03.2019/ 18:38
Kocabaş, S. (2007). günümüzde ermnei meselesine giriş. S. Kocabaş içinde, ermeni meselesi (s. 142-157). istanbul: vatan yayınları.
timur, t. (2000). AB parlamentosu'nun kararı. t. timur içinde, 1915ve sonrası Türkler ve Ermeniler (s. 123-131). ankara: İmge Kitapevi.
ermenisorunu.gen.tr/justin-mccarthy-ermeni-isyanlarinin-donemsel-farklari/
https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/asala-233
[2] http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/239/ermeni_Diasporasi_ve_turkiyenin_uluslararasi_iliskilerine_etkisi
Yorumlar
Yorum Gönder